2-7

Fotoğraf: 2 / 2

Cevdet Yılmaz, ekonomi gündemini değerlendirmek ve Orta Vadeli Program ve makroekonomik görünüm konularını konuşmak üzere ekonomi haberleri müdürleriyle bir araya geldi. Türkiye’nin siyasi ve politik belirsizleri geride bırakarak yeni bir dciddiye girdiğini belirten Yılmaz, “Siyasi belirsizlikler sona erdi. Ekonomi suretiyle sağlam bir zemin oluştu. OVP ve bütçe ile politika belirsizlikleri ortadan kalktı. Yeni dönem girdik, Türkiye Yüzyılı’nda her alanda büyük hedeflerimiz var. Adım adım ilerleyerek uzun vadeli hedeflerimizi gerçekleştireceğiz” dedi. Dünya yinelinde enflasyonla mücadele halinin devam ettiğini belirten Yılmaz, bunu yapar iken resesyona düşmeden ve büyümeyi koruyarak belli oranda başarı sağlandığını belirtti. Küresel büyümeye değinen Yılmaz, 2023’te dünya büyümesinin yüzde 3 olarak gerçekleştiğini söyledi. Geçtiğimiz yıl gelişmiş ekonomilerin yüzde 1,5 gelişmekte olan ülkelerin yüzde 4’lük büyüme performansı gösterdiğini ifade etti. Büyüme sayılarında 2025 yılından itibaren bir toparlanma beklendiğini belirtti. Cevdet Yılmaz, Türkiye son 20 yılda yıllık ortalamada küresel büyümenin 1,8 puan üzerinde daha yüksek büyüme oranlarına ulaştığı açıklayarak, “Son 20 yılda dünya ortalama büyümesi yüzde 3,6 olarak gerçekleşirken, Türkiye son 20 yılda ortalama yüzde 5,4 büyüme performansı göstermiş. Bu rakam son derece önemli. Dünyadan aldığımız payın arttığını gösteriyor” dedi. Yüksek büyümeyle eş güdümlü dolar cinsinden kişi başı milli gelirin aşağı yukarıyayayaya 3 kat artışla 2022 neticesinde 10 bin 659 dolara ulaştığını hatırlatan Yılmaz, bu rakamı 2023 yılında 12 bin 415 dolara çıkacağını ön görü edildiğini söyledi. Dünya Bankası’nın kişi başı gayri safi milli hasılaya göre yaptığı sınıflamada Türkiye’nin 10 bin 640 dolar kişi başı GSMH ile ‘Üst – Orta Gelirli Ekonomi’ kategorisinde yer aldığını belirten Yılmaz “Son 20 yılda alt-orta gelirli ekonomiler grubundan üst-orta gelirli ülkeler grubuna geçtik. Yüksek gelirli ekonomiler kategorisine geçmek suretiyle kişi başına gelirin 13 bin 845 dolar olması gerekiyor. OVP neticesinde 2026 beklentimiz 15 bin dolar, bu hedefimize ulaştığımız takdirde orta vadede Türkiye yeni bir eşik atlamış olacak” diye konuştu. Makro ekonomik gelişmelerin OVP ile uyumlu seyrettiğini, farklılaşmaların yinelde olumlu yönde gerçekleştiğini belirten Yılmaz, “Büyüme, kişi başına gelir, istihdam, ihracatta OVP ile uyumlu seyrettiğini görüyoruz. Nokta atışı hiçbir süre olmaz, önemli olan doğrultuyu ve yinel ağırlığı yansıtmasıdır. Temel büyüklükleri sağlıklı bir şekilde ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı. Önümüzdeki dönemde fiyat istikrarı ve finansal istikrar, afet yönetimi konularının ön plana çıktığının altını çizen Yılmaz, “Afetin yaralarını sararak Türkiye’yi daha dirençli hale getirmek, fiyat istikrarı sağlayarak enflasyonla mücadele etmek ve tek haneli sayılara indirmek, bunları yapar iken büyümeyi ve istihdamı sürdürmek ve bütün bunların kalıcı sosyal politikalara yansıtmayı hedefliyoruz” dedi. Büyümede iyi performans sergilemeye devam edildiğini belirten Yılmaz, Türkiye’nin ilk üç çeyrekte büyüme performansında G20 ülkeleri arasında 4’üncü, OECD ülkeleri arasında 2’nci sırada yer aldığını ifade ederek, “Oldukça iyi bir noktadayız. Dünyanın yinelinde büyümede bir düşüş var” ifadesini kullandı. Yıllık enflasyonun 2023 yılında yüzde 64,77 olarak gerçekleşerek, OVP’de öngörülen yıl sonu hedefinin altında gerçekleştiğini belirten Yılmaz, aylık enflasyonun da Temmuz ayından bu yana düşme eğiliminde olmasının fiyatlama davranışlarının iyileştiğine işaret ettiğinin altını çizdi. Yılmaz 2022 yılı suretiyle bulgular aylık enflasyon oranlarının ortalamasının aşağı yukarıyayayaya yüzde 4,26 düzeyindeyken son 4 ayda bulgular aylık enflasyon oranları ortalamasının aşağı yukarıyayayaya yüzde 3,6 düzeyinde gerçekleştiğini belirtti. Kur korumalı mevduattan kademeli çıkışın süreceğini altını çizen Yılmaz, “Kur korumalı mevduatın o dönemdeki gereksinimleri karşılamak üzere getirildi. Kademeli çıkış sürecek. Ani bir çıkışın finansal piyasalarda risk oluşturmasını istemediğimiz suretiyle kademeli çıkış stratejisiyle hareket ediyoruz. Ağustos ayında 3,4 trilyon lira olan KKM tutarı bugün itibarıyla 2 trilyon 576 milyar lira civarında geriledi. 832 milyar lira azaldı. KKM tutarı azalırken kurlar üzerinde istikrarsızlaştırıcı bir etkin yapmadı. 2024 sonlarında KKM’den çok bahsetmeyeceğiz” dedi. TCMB rezervlerindeki artışa ilgi çeken Yılmaz, brüt rezervlerin 2023 yılı Mayıs ayı sonu itibarıyla aşağı yukarıyayayaya 98,5 milyar civarında iken 5 Ocak Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı haftası itibarıyla 139,6 milyar dolar seviyesine yükseldiğini kaydetti. Bankacılık piyasasındaki gelişmelere de değinin Yılmaz bankacılık sektöründe 2023 Kasım ayı itibarıyla sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 18,3, tahsili gecikmiş alacak oranları Kasım ayı itibarıyla yüzde 1,5 ile düşük bir seviyede gerçekleştiğini aktardı. Toplam kredi hacminin 5 Ocak Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı haftası itibarıyla 11,7 trilyon TL’ye ulaşmış olup, reel kesimin krediye erişimi kesintisiz devam ettiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz yakın dönemde açıklayacakları toplumsal yatırım notuyla ilgili bilgi verdi. Yılmaz, “Toplumsal yatırım notu amacımız daha nitelikli kredilerin verilmesini sağlamak ve bunu sistematik şekilde yapmak. Bankalara verilen bir not. Bankaların kredileri nerelere verildiğine bakılacak. Yatırıma ihracat, girişimcilere destek olan bankaların toplumsal yatırım notu daha yüksek olacak. Buna göre Merkez Bankası bir küme teşvikler sağlayacak. 6 ayda bir ya da 1 yılda bir notlar yenilenecek. Kriterler daha önceden ilan edilecek. Toplumsal yatırım notuna göre bankaları ödüllendirici bir sitem kurulacak. Merkez bankası Başkanımız bu konuyu çalışıyor, çok uzak olmayan bir ileride detaylarını paylaşacağız” şeklinde konuştu. Cevdet Yılmaz, “En düşük emekli alanlara dönük olarak da ne yapabiliriz diye çalışıyoruz. Bunlar Hükümetimiz Kabinede tartışılacaktır önümüzdeki günlerde, Kabinede bir ele alınacaktır diye düşünüyorum, ardından da Meclis’imizin takdirine sunulacaktır. Henüz bir tarih bilmiyorum doğrusu ama uygun bir sürelamayla yapılacaktır şüphesiz. Kabinede bu konular ele alınabilir, bundan kaynaklı bir şekilde bu karar verilir Hükümet tarafından ve daha sonra asıl Meclis’te tabii bu düzenlemeler söz konusu olacak, orada da Çalışma Bakanlığımızın bir paketi var. Yani bu konular dışında da kurumsal gereksinimlerindan kaynaklanan, yine işgücü piyasalarına dair bazı tedbirler sahibi olan paket de söz konusu. Bu paketle birleştirilerek Meclis’imizin gündemine gelir diye düşünüyorum, gerisi tabii Meclis’imizin takdiri, o konuda bizim yorum yapmamız doğru olmaz. Dolayısıyla bugüne kadar nasıl çalışanların, emeklilerin eş güdümlüinde olduysak bundan sonra da olmaya devam edeceğiz” dedi. Cevdet Yılmaz yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılmasının son derece önemli olduğunu ifade ederek, “Geçmiş diyelim 40 yıla, 50 yıla baktığınızda ithal ettiğimiz belli, ürettiğimiz belli, ihraç ettiğimiz belli sayılar. Bunları biraz netleştirdiğinizde ciddi anlamda bir stok birikimi olduğunu görüyoruz Türkiye’de. Değişik hesaplamalar var, ama kabaca bunu yüzde 100 hesaplamak çok zor bu sayıları. Kabaca 300 milyar dolar civarında belli bir ton rakamı da veriliyor, bir hesaplamalar yapılıyor. Bunların bir kültürel boyutu var tabii, ziynet, süs anlamında kullanılması, edilmesi ona tabii bir diyeceğimiz bir şey yok. Altında da, dövizde de aynı şey söz konusu. Aslında bu sadece makroekonomi suretiyle bir kayıp değil, o tasarruf sahipleri suretiyle de bir kayıp. Tasarruf sahipleri altınlarını, evde tuttukları süre hiçbir getirisi olmuyor ne dövizin, ne altının, tasarruf sahibine bir defa bir getirisi olmuyor. Makroekonomi anlamında da bu tasarrufların üretken alanlara destek olmasına engel olmuş oluyoruz. Ben bazı hallarda söylüyorum, Amerika dolarını evinizde tutuğunuzda Amerika’ya sıfır faizle kredi açmış oluyorsunuz, yani hiçbir bedel almadan Amerika’ya netice olarak sıfır faizle bir kredi vermiş oluyorsunuz. Bu başka dövizler suretiyle de geçerli, altın suretiyle de geçerli. Burada sorunumuz şu: İnsanlar altın alır, döviz alır, başka bir şey alır onunla ilgili bir yorum yapmıyorum. Sisteme dahil olmalı bunlar, bir şekilde bu tasarruflar üretken alanlara kanalize edilebilmeli ve bu yolla hem makroekonomimize katkıda bulunmalı bu kaynaklar hem de bunları elinde tutan tasarruf sahiplerine daha çok getiri sağlamalı, ikisini aynı anda gözeten bir yaklaşım olmalı” diye konuştu. Yılmaz, kira artışlarında oluşturulan yüzde 25 sınırlamasına en köklü çözümün enflasyonu düşürmek olduğunu ifade ederek “Evlerde yüzde 25 kira limiti; bunu tartışıyoruz süre süre. Burada aslolan, enflasyon düşürmek tabi, enflasyonu düşürürseniz bu tür konulara da çok çok gereksiniminiz kalmaz. Esas köklü çözüm enflasyonu tabi ki düşürmek; biz de bu perspektifle hareket ediyoruz. 2024’te bir dezenflasyon yılı, özellikle yıl ortasında ilgi çekici az önce söylediğim gibi bir düşüş bekliyoruz. Ama yine bazı arkadaşlarımız işte Ocak Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı ayındaki gelişmelere ilgi çektiler, haklısınız, Şimdi fazlası kamu-özel ayarlamalar Ocak Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı’a yapılır biliyorsunuz, Ocak Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı ayının öyle bir özelliği var, ama bu yıla özgü bir özellik değil, her yıl bu türdir, yani Ocak Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı ayı biraz daha bu anlamda enflasyonunu yükseldiği, ayarlamaların yapıldığı bir yıldır. Biz bu ön görülerimizi yapar iken, çalışmalarımızı yapar iken bunları da ciddiye alarak yaptık. Dolayısıyla bunlar sürpriz gelişmeler değil, esasen çalıştığımız modellerin içinde olan konular, bu anlamda hani çok köklü bir farklı bir ön görüi yapmamızı gerektirecek bir hal yok bu aşamada. Ha ileride olursa bizim ön görülerimizin çok ötesinde bazı sayılar çıkarsa şüphesiz oturup yine bazı şeyler değerlendirilir, ama şu an itibarıyla bu tür bir gereksinim görmüyoruz doğrusu. Dediğim gibi Ocak Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı Ayı her yıl esasen yüksek ve bizim ön görü modellerimizin içinde de bu konular şüphesiz esasen yer alıyor” diye konuştu. Cevdet Yılmaz, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye değerlendirmelerine dair “Not artışı; burada esas olan bizim kendi politikalarımızı, ortamımızı geliştirmemiz ve reel yatırımları cezbetmemiz, bunu yaptığımız sürece eninde neticesinde bu not artışları gelecektir. Bence o bölgeye çok çok gündem yapmamıza da gerek yok, nitekim bazı hareketlenmeler başladı, olumlu yönde bazı adımlar atılıyor. Ama biz oradan ziyade somut olarak yatırımcıları Türkiye’nin iyi yatırım yapabilir, yatırım ortamı iyi, hem onların, hem ülkemizin kazanacağı bir ortama sahip olduğunu göstermemiz. Bunu yaptığımız sürece bu not artışları er-geç gerçekleşecektir diye düşünüyorum” dedi. Yerel seçimlerin ekonomi üzerinde belirsizlik oluşturmayacağının altını çizen Yılmaz, “yerel seçim, yerel seçimdir. Artık makro politikaler ile ilgili yerel seçimin bir farklılık yapacağını beklememek gerekir. Yerel seçimlerde yerel aktörler değişir, yerel hizmetler değişir ama bir para politikanız, maliye politikanız, yapısal reform gündeminiz, bunlar yerel yönetimlerle ilgili konular değil bir defa. Dolayısıyla yerel seçimlerin bir belirsizlik oluşturduğunu söylemek doğru bir şey değil. Hem siyasi istikrar açısından, hem makro öngörülebilirlik açısından yerel seçim kritik bir niçin değil bana göre. Yerel seçimler bunun üzerinden oluşturulan bir belirsizlik algısı var, ben bunu doğru bulmuyorum. Ülke politikaları açısından vatandaşımız tercihini yaptı, bitti yani. Cumhurbaşkanımız seçildi, Meclis’imiz seçildi, bitti o seçimlerimiz. Dolayısıyla ülke politikaları, makro politikalar anlamında siyasi tercihler netleşmiş oldu, bu da bundan sonra yerel seçimle tartışılacak bir konu değil. Dolayısıyla ben yerel seçimin bu anlamda bir belirsizlik oluşturmadığını düşünüyorum, ama piyasada bu tür bir hava oluşturuluyor. Sonuçta yerel seçim de Mart neticesinde az kaldı o da gelip geçecek. Ondan sonra Türkiye ne yerel, ne yinel seçimin olmadığı birkaç yıllık bir dciddiye giriyor. Bu dönemin ben çok kıymetli olduğunu düşünüyorum doğrusu. Bu dönem tam da reformların hızlandırılacağı bir dönem. Yani siyasi gündem, seçim gündemi bundan sonra Türkiye’nin önünde olmayacak. 2028’e kadar yinel seçimlerle ilgili, yerel seçimlerle ilgili 2029’a kadar bundan sonra seçimin olmadığı bir dciddiye girmiş olacağız. Bu yapısal reform gündemi açısından da çok elverişli bir siyasi dönem. Bunu da Türkiye, Türkiye yüzyılı vizyonuyla en iyi şekilde değerlendirecektir diye inanıyorum” dedi.

1 2

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.